19 Haziran 2015 Cuma

BEN TV'de yayınlanan Manuel terapi ve bilinçaltı tedavileri konulu söyleşim.

11 Kasım 2013 Pazartesi



Sağ beyninizi mi, yoksa sol beyninizi mi kullanıyorsunuz ?
Aşağıdaki kelimelere bakın ve kelimeleri değil sadece renkleri söylemeye çalışın

MAVİ   SARI   YEŞİL   SİYAH
BEYAZ MOR KIRMIZI YEŞİL
SARI   MAVİ   SİYAH  KIRMIZI

Şimdi biraz daha zorunu daha hızlı deneyelim;

BEYAZ SARI KIRMIZI MAVİ 

MOR SİYAH YEŞİL MOR 

SARI MAVİ BEYAZ SARI

YEŞİL BEYAZ KIRMIZI MOR

BEYAZ MAVİ KIRMIZI SARI


Ne kadar hızlısınız? Sağ  beyniniz renkleri söylemeye  çalışırken sol beyniniz kelimeleri okumakta diretiyor.

Her iki beyniniz de devrede ama hızlı yapabildiğiniz ölçüde sağ beyin hakimiyeti fazla anlamına geliyor. Sizin sonucunuz nedir ?

19 Aralık 2012 Çarşamba

Kas dengesizliği




KAS DENGESİZLİĞİ :

Vücudumuzun sağ ve sol yarıları birbirine simetriktir. Bu simetri, dengeli bir vücudun daha randımanlı çalışması nedeniyle, evrim sırasında ortaya çıkmıştır. Vücudumuzda pek çok kas bulunmaktadır. Bu kasların bir kısmı bizi dengede tutmaya yararken bir kısmı da hareketlerimizden sorumludur. Eklemlerimizin etrafına yapışmış olan bu kaslar yapışma yeri ve açısına göre çeşitli hareketlerin yapılmasından sorumludurlar. Genel olarak belli bir yönde eklem hareketini sağlayan bir grup kasımızı dengeleyen ve tam aksi yönde hareketi sağlayan bir başka kas grubu daha vardır. Örneğin, kolumuzu biceps kasımızı kasarak dirseğimizden büktüğümüzde, bu kasımızı dengeleyen ve tam tersi hareketi yapmamızı sağlayan ( kolumuzu dirsek ekleminden açmamızı sağlayan) kas triceps kasıdır. Yine dirsek eklemi için düşündüğümüzde bu iki kasın gerek kuvvet, gerekse de uzunluk ve gerginliklerinin dengede olması gerekmektedir. Eklemi bir yönde hareket ettiren bir kas veya kas grubu çeşitli nedenlerle zayıfladığında veya tam tersi güçlendiğinde eklemin dengesinin bozulması sonucunu doğurur.Bir kas çok kasıldıysa eklemin o yöne doğru hareket etmesine yol açar ve ters yöndeki hareketi de kısıtlar. Bu dengesizlik ilerlediğinde ilgili ekleme stres yüklenmesine yol açar. Kasların bu dengesiz durumu bir süre sonra eklemlerde ağrı oluşmasına yol açar. Aşağıdaki resimde bir eklem için farklı harekete yol açan ve dengede olması gereken iki kası şematik olarak görmektesiniz.
 
 

 

 

 
Özellikle uzun süreli olarak belli bir süre aynı pozisyonda kalarak yapılan  hareketler sırasında bir grup kasımızı daha fazla kullanma eğilimindeyizdir. Uzun süreli olarak örneğin bilgisayar başında kalmak zorunda olduğumuzda, omuz ve başımızı öne getirmemizi sağlayan kasları çok uzun süreli olarak kasılı bir şekilde tutarız. Bu durum söz konusu kasların kısalması sonucunu doğurur. Aynı zamanda omuz ve başımıza tam tersi hareketi sağlayan ( omuz ve başımızı geriye götürmemizi sağlayan ) kasların boylarının uzaması ve kuvvetsizleşmesi sonucunu da ortaya çıkarmış oluruz. Aynı işi yapmayı sürdürdüğümüz takdirde kısalan kaslar daha fazla kısalma, uzayan kaslar da daha fazla uzama eğilimine girerler ve kas dengesizliği dediğimiz durum ortaya çıkar.

Kas dengesizliği, postür bozukluğu oluşumuna yol açan nedenlerin başında gelir. Dengesizleşmiş olan kaslarımızı bir süre sonra kendi isteğimiz ve çabamızla dengeleyemez hale geliriz. Bu durum postür bozukluğumuzun yerleşmiş olduğu durumdur. Bu aşamadan sonra  tek çözüm manuel terapi ile oluşmuş olan postür bozukluğunun düzeltilmesidir.

Dr.Janda kas dengesizliğine bağlı olarak gelişebilecek üç temel postür bozukluğu tarif etmiştir. Bunlar Üst çapraz sendromu ( upper cross syndrome ), alt çapraz sendromu ( lower cross syndrome ) ve layer sendromudur. Bu bozukluklara ve osteopatik yaklaşım yöntemlerine bir sonraki yazımda değineceğim.  

10 Aralık 2012 Pazartesi

Skolyoz tedavisi




Manuplatif yaklaşım


İlk kez skolyoz tanısı ile karşılaşıldığında bir korku duyulur. Nasıl bir hastalık ? Şimdi ne olacak ? Daha da ilerler mi ? İlerleyen günlerde biraz daha araştırıldığında, ameliyat olunması gereken bir hastalık olduğu öğrenilir ve ister istemez ameliyat çeşitleri öğrenilmeye çalışılır. Araştırdıkça daha büyük bir korku kaplar içinizi. Daha sonra da hangi hastane ve hangi doktora gidilmesi gerektiği üzerine bir araştırma süreci başlar.

Evet, skolyoz eğer çok ilerleyecek olursa ortopedik cerrahi girişim gerektiren bir rahatsızlıktır. Ameliyat öncesi ve sonrası da oldukça sıkıntılı bir süreçtir.

Ancak erken dönemde saptandığında ve osteopatik manuel terapi uygulandığında oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır.

Daha önceki yazımda osteopatinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Skolyozda osteopatik açıdan ne yapılacağına bakacak olursak; klasik fizik tedavi yaklaşımından farklı olarak, skolyoz üç boyutlu olarak değerlendirilir. Skolyoz üç boyutlu bir rahatsızlıktır ve tedavisi de buna göre planlanmalıdır.

Gözünüzde canlandırmaya çalışırsanız, vücudumuzun ortasından geçen bir omurgamız var ve omurga alt ucunda kalçamızı oluşturan leğen kemiği ( pelvis ) ile bağlantılı. Kalça bölgesine de  bağlanan bacaklarımız var. Omurganın üst bölgesinde ise yine omurga ile eklemleşen kaburgalarımız bulunmakta, bunlara da bir şekilde kollarımız bağlanıyor. Omurganın en üstü ise kafatasımızla bağlantılı. Yani bizler aslında tüm bedenimizle omurganın etrafında yaşamımızı sürdürüyoruz. Hal böyle olunca da omurgadaki postür bozuklukları tüm bedenimizi etkiliyor. Skolyozda sadece omurganın sağa ve/veya sola eğimi değil,  kendi ekseni etrafında dönmesiyle oluşan rotasyon ( dönme ) deformitesi de bulunmaktadır. Bu duruma rotoskolyoz adı verilir. İlerleme sürecinde omurgada yanlara doğru olan eğilme ve dönme meydana gelirken, beraberinde tüm bu bağlantılı yapılardaki dokularda ( fasial doku ) gerginlikler oluşmaya başlar. Omurga sağa veya sola doğru eğildiğinde içbükey olan taraftaki dokular kısalmaya ve omurgadan uzaklaşmaya, dışbükey olan taraftaki dokular da uzamaya ve omurgaya yaklaşmaya başlarlar. Kısalan dokular daha da kısalma eğilimindedir ve beraberinde önce kalça kemiği daha sonra kalça eklemi ve ayak tabanına kadar olan bölgeye bu kısalığın etkisini yansıtmaya başlar. Ancak skolyozun nedeni sadece kısalan dokular değildir. Kısalan dokular daha da kısalarak omurganın daha fazla eğilmesine yol açarken uzayan dokular da daha fazla uzayarak bu duruma katkıda bulunur. Bir anlamda omurga etrafındaki dokularla birlikte bir kısır döngüye girmiştir. Omurganın eğikliği sonucunda dokularda bu değişimler olurken vücutta dengeyi sağlamak için eğim yönünün tersine 2. bir eğim daha ortaya çıkar. Çoğunlukla C şeklinde başlayan  eğim S şeklini almaya başlar. Bunda amaç yer değiştirmiş olan ağırlık merkezini dengelemektir. Aynı süreçte sırt bölgesinde iç bükey olan taraftaki kaburgalar birbirine yaklaşmaya dışbükey olan tarafta ise birbirlerinden uzaklaşmaya başlarlar. Omurgalarda dönme de buna eklenecek olursa, bu dönme sırasında omurgayla eklem yapan kaburgalarda da aynı yönde dönme hareketi meydana gelir. Bu durumdan da elbette ki kürek kemiği ve omuzlar da etkilenir. Kuşkusuz her skolyoz bu şekilde bir gelişim göstermez. Kimi durumlarda skolyozun ilerlemesi durabildiği gibi kimi durumlarda da hızlı bir gidiş söz konusudur. Bu nedenle skolyozlu hastalarda takip çok önemlidir.Belli aralarla yapılacak kontrollerle skolyozun ilerleme hızı saptanmalıdır.

Bu anlatılanların ışığında, elbetteki skolyoz sadece omurgaya yönelik olarak yapılacak girişimlerle düzeltilemez. Skolyozun manuplatif tedavisinde kısalan dokuların uzatılmasına uzayan dokuların kısaltılmasına çalışıldığı gibi omuzlar, kaburgalar ve aşağıya doğru kalça ve ayaklarda da oluşmuş olan değişiklikler giderilmelidir. Hasta açısından bu yöntemin tek sakıncası tedavinin uzun sürmesidir. Sadece teorik olarak değil, pratikte de gördüğüm kadarıyla; erken dönemde ve gerekli zaman harcanarak yapılan manuplatif tedavi, cerrahi aşamasına gelmemiş olgularda, şu an için tek seçenek gibi durmaktadır.Skolyoz tedavisi konusunda daha ayrıntılı yazılarımı yeni açtığım bloğumda okuyabilirsiniz.  

2 Aralık 2012 Pazar

Skolyoz



SKOLYOZ

 

Skolyoz nedir ?  Skolyoz belirtileri nelerdir ? Skolyoz sıklığı , skolyoz çeşitleri nelerdir ? Skolyozda tanı yöntemleri nelerdir ? Skolyozda takip ve skolyoz tedavi seçenekleri nelerdir?

 

Skolyoz nedir ?

 

Ayakta duran bir kişiye arkadan bakıldığında omurganın yana doğru olan eğikliğine skolyoz adı verilir. Sağa, sola veya her iki yana birden eğiklik olabilir. Normal ve sağlıklı bir omurgada omurlar arkadan bakıldığında düz bir hat üzerinde durur. Skolyozda ise omurlar yana doğru yer değiştirmiştir. Bazı durumlarda omurlar kendi eksenleri etrafında dönerler ki bu duruma rotoskolyoz adı verilir. Rotoskolyoz, skolyozun kalıcı hale geldiğinin göstergesidir. Skolyozun derecesi düşük olduğunda, bu durum arkadan bakıldığında belli olmayabilir. Bu nedenle,  skolyozun saptanması için kişinin öne eğilmesinden sonra gözlem yapmak gerekir.

 

Skolyoz belirtileri nelerdir ?

 

Skolyozun erken dönemde saptanması önemlidir. Skolyoz kısmen aile tarafından çocuğun sırtında eğiklik olduğunun fark edilmesiyle, kısmen de başka bir hastalığın muayene ve tedavisi sırasında hekimler tarafından saptanır. Skolyozun erken tanısında ailelere çok büyük görev düşmektedir. Skolyozun ilerleyici bir omurga bozukluğu olması erken tanının da önemini ortaya çıkarmaktadır. Ne kadar erken müdahale edilirse, elde edilen sonuçlar da o kadar yüz güldürücü olmaktadır. Okul çağındaki çocuklara yapılacak basit birkaç değerlendirme, erken dönemde tanı konulabilmesi açısından önemlidir.  Skolyozda :

 

 1.Omuzlardan biri diğerinden daha yüksektedir,

 2.Kürek kemiklerinden biri daha yüksek veya daha belirgin olabilir,

 3.Eller yanda dengeli bir şekilde dururken bir tarafta kolla vücut arasında daha fazla mesafe vardır,

 4.Kalça bir tarafta daha yüksektedir,

 5.Karşıdan bakıldığında kafa, leğen kemiğiyle karşılaştırıldığında, orta hatta değildir,

 6.Belin bir tarafında ciltte katlantı olabilir,

 7.Arkadan bakıldığında öne eğilen bir kişide sırtın bir yarısı daha yüksektedir.

 

Bu belirtilerden bir veya birkaçı özellikle okul çağındaki çocuklarda saptanırsa bir fizik tedavi uzmanına başvurarak gerekli muayene ve tetkiklerinin yapılması gerekmektedir.
 
 

 

Skolyoz sıklığı

 

Skolyoz görülme sıklığı konusunda ülkemizde ne yazık ki sağlıklı veriler bulunmamakla birlikte, Türkiye’de yaklaşık 2.5 milyon skolyoz hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Kız çocuklarda görülme sıklığı daha fazladır ve okul çağı çocuklarının % 1.5 ila 2’sinde skolyoz vardır.

 

Skolyoz çeşitleri nelerdir ?

 

Skolyoz yapısal ve yapısal olmayan skolyoz olarak iki başlık altında sınıflandırılır.Yapısal skolyozun nedenleri :

 

  1. İdiopatik skolyoz ; skolyozların % 70 ila 90’ı bu gruptandır. Oluş nedeni bilinemeyen skolyoz grubudur.
  2. Doğumsal skolyoz ; omurganın doğuştan gelen anomalilerinin olduğu gruptur.
  3. Nöromüsküler skolyoz
  4. Romatizmal hastalıklar sonucu gelişen skolyoz
  5. Travmalar sonucu gelişen skolyoz
  6. Metabolik hastalıklar sonucu gelişen skolyoz
  7. Tümörlerle ilgili skolyoz

 

 Olarak sınıflandırabiliriz.

 

Yapısal olmayan skolyoz ise

 

1.Postural skolyoz ; duruş bozukluğuna bağlı skolyoz

2. Bacaklarda olan uzunluk farkına bağlı olan skolyoz

3. Kalça eklem kısıtlılıklarına bağlı olarak gelişen skolyoz

4. İnflamatuar skolyoz

5. Sinir kökü irritasyonuna bağlı gelişen skolyoz olarak sınıflandırılabilir.

 

Skolyozda tanı yöntemleri nelerdir ?

 

Skolyoz tanısında en önemli yöntem hastanın fizik muayenesidir. Hasta önden, arkadan ve yanlardan bakılarak ayrıntılı bir şekilde muayene edilir.Hasta belden öne doğru eğdirilerek arkadan sırtında oluşan yükseklik olup olmadığına bakılır. Vücut simetrisindeki değişiklikler kaydedilir. Skolyoz varlığı saptandığı taktirde ayakta omurga grafileri çekilir ve grafi üzerinden skolyozun derecesi saptanır. Skolyozda omurganın içbükey olan tarafında kaburgalar birbirine yaklaşırken, dışbükey olan tarafta kaburgalar birbirinden uzaklaşmaktadır Omurgada dönme olup olmadığına yani rotoskolyoz olup olmadığına bakılır ve bunun derecelendirmesi yapılır. Omurga eğriliğinin ilerlemesi ve kalıcı duruma geçmesiyle birlikte eğime katılan omurlar kendi eksenleri etrafında dönmeye başlarlar.Bu duruma rotoskolyoz adı verilir ve tedaviye vereceği yanıtın zorlaştığının belirtisidir. Omurlar  bu dönme sırasında kendilerine bağlı olan kaburgaları da birlikte sürüklerler. Buradan da anlaşılacağı üzere skolyoz tek bir düzlemde değil, 3 boyutlu olarak görülmesi ve tedavi edilmesi gereken bir omurga bozukluğudur.

 

Skolyozda takip

 

Skolyoz ilk saptandığı tarihten itibaren 6 ayda bir çekilen grafiler ve yapılacak olan ayrıntılı muayeneler ile takip edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Yapılan takiplerde skolyozun ilerleme hızı saptanmaya çalışılır. Klasik olarak büyüme döneminin sonunda skolyozun ilerlemesinin durduğu gibi bir bilgi olmasına karşın o konuda da tartışmalar sürmektedir. Uzun dönemli hasta izlem verileri yeterli düzeyde değildir.

 

Skolyozda tedavi seçenekleri nelerdir ?

 

Skolyozda tedavi seçenekleri hastanın eğriliğinin derecesine, yaşına ve cinsiyetine göre farklılıklar göstermektedir. Öncelikle eğriliğinin ilerleme potansiyeli değerlendirilir. Klasik bilgi olarak hastanın eğriliği 20 dereceye kadarsa takip önerilir. Aslında bu dönemde başlanan manuel terapi çok daha etkili olmakta ve ilerleme durduğu gibi, gerileme de çok daha kolay sağlanmaktadır.

Skolyoz tedavisinde korse kullanımı da seçenekler arasında olmakla birlikte manuel terapi kadar etkili değildir. 25 derecenin üzerinde skolyozlarda önerilmesine karşın, hasta açısından oldukça sıkıntılı bir durumdur. Eğriliğin 40 derecenin üzerinde olduğu ve yapılan tedavilere karşın ilerleme olan olgularda cerrahi açıdan hastaların değerlendirilmesi gerekmektedir. Osteopatik manuel terapi her dereceden skolyozda önemli bir tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tedavi yönteminde, skolyoz ayrıntılı olarak değerlendirilir ve kısalan kasların uzatılmasına, uzayan kasların kısaltılmasına ve güçlendirilmesi gereken kasların da güçlendirilerek eğrilmiş ve dönmüş olan omurların düzeltilmesine çalışılır. Dönmüş olan kaburgaların normal pozisyonlarına gelmeleri sağlanır. Osteopati ile skolyozlu hastalarımda oldukça iyi sonuçlar almaktayım. Skolyozda osteopatik manuel yaklaşımı ayrı bir yazımda sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
 

 

24 Kasım 2012 Cumartesi

kifoz


Kifoz nedir, kifoz bulguları ve çeşitleri nelerdir,kifozda yaklaşım ve tedavi seçenekleri nelerdir :

KİFOZ ( kamburluk) NEDİR ?


Kifoz, omurganın yandan bakıldığında, sırt bölgesindeki normal dışı eğriliğidir. Normalde omurgaya yandan bakıldığında, boyun ve belde içbükey, sırtta ise dışbükey bir eğrilik vardır. Boyun ve belde olan bu eğriliğe lordoz, sırtta olan dışbükey eğriliğe ise kifoz adı verilir. Bu eğrilikler, vücut ağırlığı ve yerçekimi etkisi ile omurgaya binen yükün absorbe edilmesini sağlar. Bir anlamda omurgayı koruyucu etkiye sahiptir. Sırt bölgesinde normal bir durum olan kifoz ilerlediğinde, kifoz rahatsızlığı ortaya çıkar.Omurganın normal eğrilikleri başın pelvis (leğen kemiği) üzerinde dengede durmasını sağlar.

Bu eğrilikler normalden fazla veya az olursa denge bozulur. Sırtta normalden fazla olan dışbükey eğim kifoz rahatsızlığının ortaya çıkmasına neden olur ki bu durum bel,sırt ve boyun ağrılarına yol açar. İlerlemiş kifoz önemli sağlık problemlerine yol açabilir.


KİFOZDAKİ BULGULAR NELERDİR ?


Kifozda sırtta hump (kamburluk,hörgüç görünümü ) denilen bir görünüm oluşur. Sırt ve boyun ağrıları, sırt bölgesi kaslarının zayıflığı ve bağlarında meydana gelen gerginlikler ve sertlikler sıklıkla karşılaşılan problemlerdendir. İlerleyen yıllarda kifoz ilerleyecek olursa şiddetli ağrılar ve nörolojik bulgular ortaya çıkabilir. İlerlemiş kifozlarda göğüs boşluğunun daralması sonucunda göğüs ağrısı ve solunum problemleri ortaya çıkabilir.


KİFOZ ÇEŞİTLERİ NELERDİR ?


Temel olarak üç tip kifoz vardır. Bunlar; postüral kifoz, Scheurmann kifozu ve konjenital       ( doğumsal ) kifozdur.


  1. Postüral kifoz : En sık karşılaşılan kifoz çeşitlerindendir.Kızlarda, erkeklere oranla daha fazla görülür ve gelişme döneminde fark edilir. Kötü postür ve sırt kaslarının zayıf kalması sonucunda oluşur. Özellikle kızlarda göğüslerin çıkmaya başladığı dönemde bu durumu saklamaya çalışma amacıyla gelişen duruş bozukluğu omuzların öne doğru gelmesine ve kifoz artışına yol açar. Omurga yapısında bir bozukluk oluşmaz.
  2. Scheurmann kifozu : Erkeklerde daha fazladır ve yine gelişme döneminde ortaya çıkar. Omurlarda yapısal değişikliklerle birlikte seyreder. Omurlarda kamalaşma denen görünüm mevcuttur.
  3. Konjenital ( doğumsal ) kifoz : En az görülen kifoz çeşididir. Doğum öncesi omurga oluşumunda ortaya çıkan bir anormallik sonucu oluşur.

Yetişkinlerde kifoza yol açan nedenlerden biri de osteoporoz ( kemik erimesi )  rahatsızlığıdır. Ankilozan spondilit, enfeksiyonlar ve tümörler de kifoz oluşumuna yol açan nedenler arasındadır.


KİFOZDA YAKLAŞIM VE TEDAVİ    


Kifoz belirtileri olan kişiler mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar. Fizik tedavi uzmanlarınca yapılan değerlendirmeler sonucunda, kifozun derecesi belirlenir. Postüral kifozu olan kişiler kifoz derecesinde düzelme sağlamamasına rağmen fizik tedavi uygulamalarından ağrılarının azalması yönünde yarar sağlayabilirler. Fizik tedavi uygulamalarının yanı sıra gerekli medikal tedavilerinin de düzenlenmesi gerekir. Osteopatik manuel terapiden en fazla yararlananlar postüral kifozu olanlardır.

Sheurmann kifozu olanlar yine fizik tedavi ve medikal tedavi ile çeşitli derecelerde korse kullanımına ihtiyaç duyan hasta gruplarının içindedir. İleri derecede kifozu olan kişilere ortopedik cerrahi girişim uygulanması gerekmektedir.

Özellikle postüral kifozu olan hastalarımda, osteopatik tedavi ile kifoz derecesinin azalması yönünde çok iyi sonuçlar aldığımı da belirtmek istiyorum.