22 Temmuz 2015 Çarşamba
11 Kasım 2013 Pazartesi
Aşağıdaki kelimelere bakın ve kelimeleri değil
sadece renkleri söylemeye çalışın
MAVİ SARI YEŞİL SİYAH
BEYAZ MOR KIRMIZI YEŞİL
SARI MAVİ SİYAH KIRMIZI
Şimdi biraz daha zorunu daha hızlı deneyelim;
BEYAZ SARI KIRMIZI MAVİ
MOR SİYAH YEŞİL MOR
SARI MAVİ BEYAZ SARI
YEŞİL BEYAZ KIRMIZI MOR
BEYAZ MAVİ KIRMIZI SARI
Ne kadar hızlısınız? Sağ beyniniz renkleri söylemeye çalışırken sol beyniniz kelimeleri okumakta
diretiyor.
Her iki beyniniz de devrede ama hızlı
yapabildiğiniz ölçüde sağ beyin hakimiyeti fazla anlamına geliyor. Sizin
sonucunuz nedir ?
19 Aralık 2012 Çarşamba
Kas dengesizliği
KAS DENGESİZLİĞİ :
Vücudumuzun sağ ve sol yarıları birbirine simetriktir. Bu simetri, dengeli bir vücudun daha randımanlı çalışması nedeniyle, evrim sırasında ortaya çıkmıştır. Vücudumuzda pek çok kas bulunmaktadır. Bu kasların bir kısmı bizi dengede tutmaya yararken bir kısmı da hareketlerimizden sorumludur. Eklemlerimizin etrafına yapışmış olan bu kaslar yapışma yeri ve açısına göre çeşitli hareketlerin yapılmasından sorumludurlar. Genel olarak belli bir yönde eklem hareketini sağlayan bir grup kasımızı dengeleyen ve tam aksi yönde hareketi sağlayan bir başka kas grubu daha vardır. Örneğin, kolumuzu biceps kasımızı kasarak dirseğimizden büktüğümüzde, bu kasımızı dengeleyen ve tam tersi hareketi yapmamızı sağlayan ( kolumuzu dirsek ekleminden açmamızı sağlayan) kas triceps kasıdır. Yine dirsek eklemi için düşündüğümüzde bu iki kasın gerek kuvvet, gerekse de uzunluk ve gerginliklerinin dengede olması gerekmektedir. Eklemi bir yönde hareket ettiren bir kas veya kas grubu çeşitli nedenlerle zayıfladığında veya tam tersi güçlendiğinde eklemin dengesinin bozulması sonucunu doğurur.Bir kas çok kasıldıysa eklemin o yöne doğru hareket etmesine yol açar ve ters yöndeki hareketi de kısıtlar. Bu dengesizlik ilerlediğinde ilgili ekleme stres yüklenmesine yol açar. Kasların bu dengesiz durumu bir süre sonra eklemlerde ağrı oluşmasına yol açar. Aşağıdaki resimde bir eklem için farklı harekete yol açan ve dengede olması gereken iki kası şematik olarak görmektesiniz.
Kas dengesizliği, postür bozukluğu oluşumuna yol açan
nedenlerin başında gelir. Dengesizleşmiş olan kaslarımızı bir süre sonra kendi
isteğimiz ve çabamızla dengeleyemez hale geliriz. Bu durum postür
bozukluğumuzun yerleşmiş olduğu durumdur. Bu aşamadan sonra tek çözüm manuel terapi ile oluşmuş olan
postür bozukluğunun düzeltilmesidir.
Dr.Janda kas dengesizliğine bağlı olarak gelişebilecek üç
temel postür bozukluğu tarif etmiştir. Bunlar Üst çapraz sendromu ( upper cross
syndrome ), alt çapraz sendromu ( lower cross syndrome ) ve layer sendromudur. Bu
bozukluklara ve osteopatik yaklaşım yöntemlerine bir sonraki yazımda
değineceğim.
10 Aralık 2012 Pazartesi
Skolyoz tedavisi
İlk kez skolyoz tanısı ile karşılaşıldığında bir korku
duyulur. Nasıl bir hastalık ? Şimdi ne olacak ? Daha da ilerler mi ? İlerleyen
günlerde biraz daha araştırıldığında, ameliyat olunması gereken bir hastalık
olduğu öğrenilir ve ister istemez ameliyat çeşitleri öğrenilmeye çalışılır.
Araştırdıkça daha büyük bir korku kaplar içinizi. Daha sonra da hangi hastane
ve hangi doktora gidilmesi gerektiği üzerine bir araştırma süreci başlar.
Evet, skolyoz eğer çok ilerleyecek olursa ortopedik cerrahi
girişim gerektiren bir rahatsızlıktır. Ameliyat öncesi ve sonrası da oldukça
sıkıntılı bir süreçtir.
Ancak erken dönemde saptandığında ve osteopatik manuel
terapi uygulandığında oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır.
Daha önceki yazımda osteopatinin ne olduğunu anlatmaya
çalışmıştım. Skolyozda osteopatik açıdan ne yapılacağına bakacak olursak;
klasik fizik tedavi yaklaşımından farklı olarak, skolyoz üç boyutlu olarak
değerlendirilir. Skolyoz üç boyutlu bir rahatsızlıktır ve tedavisi de buna göre
planlanmalıdır.
Gözünüzde canlandırmaya çalışırsanız, vücudumuzun ortasından
geçen bir omurgamız var ve omurga alt ucunda kalçamızı oluşturan leğen kemiği (
pelvis ) ile bağlantılı. Kalça bölgesine de
bağlanan bacaklarımız var. Omurganın üst bölgesinde ise yine omurga ile
eklemleşen kaburgalarımız bulunmakta, bunlara da bir şekilde kollarımız
bağlanıyor. Omurganın en üstü ise kafatasımızla bağlantılı. Yani bizler aslında
tüm bedenimizle omurganın etrafında yaşamımızı sürdürüyoruz. Hal böyle olunca
da omurgadaki postür bozuklukları tüm bedenimizi etkiliyor. Skolyozda sadece
omurganın sağa ve/veya sola eğimi değil,
kendi ekseni etrafında dönmesiyle oluşan rotasyon ( dönme ) deformitesi
de bulunmaktadır. Bu duruma rotoskolyoz adı verilir. İlerleme sürecinde
omurgada yanlara doğru olan eğilme ve dönme meydana gelirken, beraberinde tüm
bu bağlantılı yapılardaki dokularda ( fasial doku ) gerginlikler oluşmaya
başlar. Omurga sağa veya sola doğru eğildiğinde içbükey olan taraftaki dokular
kısalmaya ve omurgadan uzaklaşmaya, dışbükey olan taraftaki dokular da uzamaya
ve omurgaya yaklaşmaya başlarlar. Kısalan dokular daha da kısalma eğilimindedir
ve beraberinde önce kalça kemiği daha sonra kalça eklemi ve ayak tabanına kadar
olan bölgeye bu kısalığın etkisini yansıtmaya başlar. Ancak skolyozun nedeni
sadece kısalan dokular değildir. Kısalan dokular daha da kısalarak omurganın
daha fazla eğilmesine yol açarken uzayan dokular da daha fazla uzayarak bu
duruma katkıda bulunur. Bir anlamda omurga etrafındaki dokularla birlikte bir
kısır döngüye girmiştir. Omurganın eğikliği sonucunda dokularda bu değişimler
olurken vücutta dengeyi sağlamak için eğim yönünün tersine 2. bir eğim daha
ortaya çıkar. Çoğunlukla C şeklinde
başlayan eğim S şeklini almaya başlar. Bunda amaç yer değiştirmiş olan ağırlık
merkezini dengelemektir. Aynı süreçte sırt bölgesinde iç bükey olan taraftaki
kaburgalar birbirine yaklaşmaya dışbükey olan tarafta ise birbirlerinden
uzaklaşmaya başlarlar. Omurgalarda dönme de buna eklenecek olursa, bu dönme
sırasında omurgayla eklem yapan kaburgalarda da aynı yönde dönme hareketi
meydana gelir. Bu durumdan da elbette ki kürek kemiği ve omuzlar da etkilenir.
Kuşkusuz her skolyoz bu şekilde bir gelişim göstermez. Kimi durumlarda
skolyozun ilerlemesi durabildiği gibi kimi durumlarda da hızlı bir gidiş söz
konusudur. Bu nedenle skolyozlu hastalarda takip çok önemlidir.Belli aralarla
yapılacak kontrollerle skolyozun ilerleme hızı saptanmalıdır.
Bu anlatılanların ışığında, elbetteki skolyoz sadece
omurgaya yönelik olarak yapılacak girişimlerle düzeltilemez. Skolyozun
manuplatif tedavisinde kısalan dokuların uzatılmasına uzayan dokuların
kısaltılmasına çalışıldığı gibi omuzlar, kaburgalar ve aşağıya doğru kalça ve
ayaklarda da oluşmuş olan değişiklikler giderilmelidir. Hasta açısından bu
yöntemin tek sakıncası tedavinin uzun sürmesidir. Sadece teorik olarak değil,
pratikte de gördüğüm kadarıyla; erken dönemde ve gerekli zaman harcanarak
yapılan manuplatif tedavi, cerrahi aşamasına gelmemiş olgularda, şu an için tek
seçenek gibi durmaktadır.Skolyoz tedavisi konusunda daha ayrıntılı yazılarımı yeni açtığım bloğumda okuyabilirsiniz.
2 Aralık 2012 Pazar
Skolyoz
SKOLYOZ
Skolyoz nedir ? Skolyoz
belirtileri nelerdir ? Skolyoz sıklığı , skolyoz çeşitleri nelerdir ? Skolyozda
tanı yöntemleri nelerdir ? Skolyozda takip ve skolyoz tedavi seçenekleri
nelerdir?
Skolyoz nedir ?
Ayakta duran bir kişiye arkadan bakıldığında omurganın yana
doğru olan eğikliğine skolyoz adı
verilir. Sağa, sola veya her iki yana birden eğiklik olabilir. Normal ve
sağlıklı bir omurgada omurlar arkadan bakıldığında düz bir hat üzerinde durur. Skolyozda ise omurlar yana doğru yer
değiştirmiştir. Bazı durumlarda omurlar kendi eksenleri etrafında dönerler ki
bu duruma rotoskolyoz adı verilir. Rotoskolyoz,
skolyozun kalıcı hale geldiğinin göstergesidir. Skolyozun derecesi düşük
olduğunda, bu durum arkadan bakıldığında belli olmayabilir. Bu nedenle, skolyozun saptanması için kişinin öne
eğilmesinden sonra gözlem yapmak gerekir.
Skolyoz belirtileri
nelerdir ?
Skolyozun erken dönemde saptanması önemlidir. Skolyoz kısmen
aile tarafından çocuğun sırtında eğiklik olduğunun fark edilmesiyle, kısmen de
başka bir hastalığın muayene ve tedavisi sırasında hekimler tarafından
saptanır. Skolyozun erken tanısında ailelere çok büyük görev düşmektedir.
Skolyozun ilerleyici bir omurga bozukluğu olması erken tanının da önemini
ortaya çıkarmaktadır. Ne kadar erken müdahale edilirse, elde edilen sonuçlar da
o kadar yüz güldürücü olmaktadır. Okul çağındaki çocuklara yapılacak basit
birkaç değerlendirme, erken dönemde tanı konulabilmesi açısından önemlidir. Skolyozda :
1.Omuzlardan biri
diğerinden daha yüksektedir,
2.Kürek kemiklerinden
biri daha yüksek veya daha belirgin olabilir,
3.Eller yanda dengeli
bir şekilde dururken bir tarafta kolla vücut arasında daha fazla mesafe vardır,
4.Kalça bir tarafta
daha yüksektedir,
5.Karşıdan
bakıldığında kafa, leğen kemiğiyle karşılaştırıldığında, orta hatta değildir,
6.Belin bir tarafında
ciltte katlantı olabilir,
7.Arkadan
bakıldığında öne eğilen bir kişide sırtın bir yarısı daha yüksektedir.
Bu belirtilerden bir veya birkaçı özellikle okul çağındaki
çocuklarda saptanırsa bir fizik tedavi uzmanına başvurarak gerekli muayene ve
tetkiklerinin yapılması gerekmektedir.
Skolyoz sıklığı
Skolyoz görülme sıklığı konusunda ülkemizde ne yazık ki
sağlıklı veriler bulunmamakla birlikte, Türkiye’de yaklaşık 2.5 milyon skolyoz
hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Kız çocuklarda görülme sıklığı daha
fazladır ve okul çağı çocuklarının % 1.5 ila 2’sinde skolyoz vardır.
Skolyoz çeşitleri
nelerdir ?
Skolyoz yapısal ve yapısal olmayan skolyoz olarak iki başlık
altında sınıflandırılır.Yapısal skolyozun nedenleri :
- İdiopatik skolyoz ; skolyozların % 70 ila 90’ı bu gruptandır. Oluş nedeni bilinemeyen skolyoz grubudur.
- Doğumsal skolyoz ; omurganın doğuştan gelen anomalilerinin olduğu gruptur.
- Nöromüsküler skolyoz
- Romatizmal hastalıklar sonucu gelişen skolyoz
- Travmalar sonucu gelişen skolyoz
- Metabolik hastalıklar sonucu gelişen skolyoz
- Tümörlerle ilgili skolyoz
Olarak sınıflandırabiliriz.
Yapısal olmayan skolyoz ise
1.Postural skolyoz ; duruş
bozukluğuna bağlı skolyoz
2. Bacaklarda olan uzunluk
farkına bağlı olan skolyoz
3. Kalça eklem kısıtlılıklarına
bağlı olarak gelişen skolyoz
4. İnflamatuar skolyoz
5. Sinir kökü irritasyonuna bağlı
gelişen skolyoz olarak sınıflandırılabilir.
Skolyozda tanı yöntemleri nelerdir ?
Skolyoz tanısında en önemli
yöntem hastanın fizik muayenesidir. Hasta önden, arkadan ve yanlardan bakılarak
ayrıntılı bir şekilde muayene edilir.Hasta belden öne doğru eğdirilerek arkadan
sırtında oluşan yükseklik olup olmadığına bakılır. Vücut simetrisindeki
değişiklikler kaydedilir. Skolyoz varlığı saptandığı taktirde ayakta omurga
grafileri çekilir ve grafi üzerinden skolyozun derecesi saptanır. Skolyozda
omurganın içbükey olan tarafında kaburgalar birbirine yaklaşırken, dışbükey
olan tarafta kaburgalar birbirinden uzaklaşmaktadır Omurgada dönme olup
olmadığına yani rotoskolyoz olup olmadığına bakılır ve bunun derecelendirmesi
yapılır. Omurga eğriliğinin ilerlemesi ve kalıcı duruma geçmesiyle birlikte
eğime katılan omurlar kendi eksenleri etrafında dönmeye başlarlar.Bu duruma
rotoskolyoz adı verilir ve tedaviye vereceği yanıtın zorlaştığının belirtisidir.
Omurlar bu dönme sırasında kendilerine
bağlı olan kaburgaları da birlikte sürüklerler. Buradan da anlaşılacağı üzere
skolyoz tek bir düzlemde değil, 3 boyutlu olarak görülmesi ve tedavi edilmesi
gereken bir omurga bozukluğudur.
Skolyozda takip
Skolyoz ilk saptandığı tarihten
itibaren 6 ayda bir çekilen grafiler ve yapılacak olan ayrıntılı muayeneler ile
takip edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Yapılan takiplerde skolyozun
ilerleme hızı saptanmaya çalışılır. Klasik olarak büyüme döneminin sonunda
skolyozun ilerlemesinin durduğu gibi bir bilgi olmasına karşın o konuda da
tartışmalar sürmektedir. Uzun dönemli hasta izlem verileri yeterli düzeyde
değildir.
Skolyozda tedavi seçenekleri nelerdir ?
Skolyozda tedavi seçenekleri
hastanın eğriliğinin derecesine, yaşına ve cinsiyetine göre farklılıklar
göstermektedir. Öncelikle eğriliğinin ilerleme potansiyeli değerlendirilir.
Klasik bilgi olarak hastanın eğriliği 20 dereceye kadarsa takip önerilir. Aslında
bu dönemde başlanan manuel terapi çok daha etkili olmakta ve ilerleme durduğu
gibi, gerileme de çok daha kolay sağlanmaktadır.
Skolyoz tedavisinde korse
kullanımı da seçenekler arasında olmakla birlikte manuel terapi kadar etkili
değildir. 25 derecenin üzerinde skolyozlarda önerilmesine karşın, hasta
açısından oldukça sıkıntılı bir durumdur. Eğriliğin 40 derecenin üzerinde
olduğu ve yapılan tedavilere karşın ilerleme olan olgularda cerrahi açıdan
hastaların değerlendirilmesi gerekmektedir. Osteopatik manuel terapi her dereceden skolyozda önemli bir tedavi
seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tedavi yönteminde, skolyoz ayrıntılı
olarak değerlendirilir ve kısalan kasların uzatılmasına, uzayan kasların
kısaltılmasına ve güçlendirilmesi gereken kasların da güçlendirilerek eğrilmiş
ve dönmüş olan omurların düzeltilmesine çalışılır. Dönmüş olan kaburgaların
normal pozisyonlarına gelmeleri sağlanır. Osteopati
ile skolyozlu hastalarımda oldukça iyi sonuçlar almaktayım. Skolyozda osteopatik
manuel yaklaşımı ayrı bir yazımda sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
24 Kasım 2012 Cumartesi
kifoz
Kifoz nedir, kifoz
bulguları ve çeşitleri nelerdir,kifozda yaklaşım ve tedavi seçenekleri nelerdir
:
Kifoz, omurganın yandan bakıldığında, sırt bölgesindeki
normal dışı eğriliğidir. Normalde omurgaya yandan bakıldığında, boyun ve belde
içbükey, sırtta ise dışbükey bir eğrilik vardır. Boyun ve belde olan bu
eğriliğe lordoz, sırtta olan dışbükey eğriliğe ise kifoz adı verilir. Bu
eğrilikler, vücut ağırlığı ve yerçekimi etkisi ile omurgaya binen yükün absorbe
edilmesini sağlar. Bir anlamda omurgayı koruyucu etkiye sahiptir. Sırt
bölgesinde normal bir durum olan kifoz ilerlediğinde, kifoz rahatsızlığı ortaya
çıkar.Omurganın normal eğrilikleri başın pelvis (leğen kemiği) üzerinde dengede
durmasını sağlar.
Bu eğrilikler normalden fazla veya az olursa denge bozulur.
Sırtta normalden fazla olan dışbükey eğim kifoz rahatsızlığının ortaya çıkmasına
neden olur ki bu durum bel,sırt ve boyun ağrılarına yol açar. İlerlemiş kifoz
önemli sağlık problemlerine yol açabilir.
KİFOZDAKİ BULGULAR
NELERDİR ?
Kifozda sırtta hump (kamburluk,hörgüç görünümü ) denilen bir
görünüm oluşur. Sırt ve boyun ağrıları, sırt bölgesi kaslarının zayıflığı ve
bağlarında meydana gelen gerginlikler ve sertlikler sıklıkla karşılaşılan
problemlerdendir. İlerleyen yıllarda kifoz ilerleyecek olursa şiddetli ağrılar
ve nörolojik bulgular ortaya çıkabilir. İlerlemiş kifozlarda göğüs boşluğunun
daralması sonucunda göğüs ağrısı ve solunum problemleri ortaya çıkabilir.
KİFOZ ÇEŞİTLERİ
NELERDİR ?
Temel olarak üç tip kifoz vardır. Bunlar; postüral kifoz,
Scheurmann kifozu ve konjenital (
doğumsal ) kifozdur.
- Postüral kifoz : En sık karşılaşılan kifoz çeşitlerindendir.Kızlarda, erkeklere oranla daha fazla görülür ve gelişme döneminde fark edilir. Kötü postür ve sırt kaslarının zayıf kalması sonucunda oluşur. Özellikle kızlarda göğüslerin çıkmaya başladığı dönemde bu durumu saklamaya çalışma amacıyla gelişen duruş bozukluğu omuzların öne doğru gelmesine ve kifoz artışına yol açar. Omurga yapısında bir bozukluk oluşmaz.
- Scheurmann kifozu : Erkeklerde daha fazladır ve yine gelişme döneminde ortaya çıkar. Omurlarda yapısal değişikliklerle birlikte seyreder. Omurlarda kamalaşma denen görünüm mevcuttur.
- Konjenital ( doğumsal ) kifoz : En az görülen kifoz çeşididir. Doğum öncesi omurga oluşumunda ortaya çıkan bir anormallik sonucu oluşur.
Yetişkinlerde kifoza yol açan
nedenlerden biri de osteoporoz ( kemik erimesi ) rahatsızlığıdır. Ankilozan spondilit,
enfeksiyonlar ve tümörler de kifoz oluşumuna yol açan nedenler arasındadır.
KİFOZDA YAKLAŞIM VE TEDAVİ
Kifoz belirtileri olan kişiler
mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdırlar. Fizik tedavi uzmanlarınca
yapılan değerlendirmeler sonucunda, kifozun derecesi belirlenir. Postüral
kifozu olan kişiler kifoz derecesinde düzelme sağlamamasına rağmen fizik tedavi
uygulamalarından ağrılarının azalması yönünde yarar sağlayabilirler. Fizik
tedavi uygulamalarının yanı sıra gerekli medikal tedavilerinin de düzenlenmesi
gerekir. Osteopatik manuel terapiden en fazla yararlananlar postüral kifozu
olanlardır.
Sheurmann kifozu olanlar yine
fizik tedavi ve medikal tedavi ile çeşitli derecelerde korse kullanımına
ihtiyaç duyan hasta gruplarının içindedir. İleri derecede kifozu olan kişilere
ortopedik cerrahi girişim uygulanması gerekmektedir.
Özellikle postüral kifozu olan
hastalarımda, osteopatik tedavi ile kifoz derecesinin azalması yönünde çok iyi
sonuçlar aldığımı da belirtmek istiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)